7 Ekim 1952 SSCB’nin
St.Petesburg kentinde doğdu. Annesi fabrika işçisi, babası donanmada görev yapıyordu. 1975'te Leningrad Devlet Üniversitesi Hukuk Bölümünden mezun olan Putin, bu tarihten itibaren
KGB’de çalışmaya başladı.
1991-1992
yıllarında da Leningrad belediye başkan yardımcılığı ve belediye konseyi dış
ilişkiler komitesinin başkanlığını yürüttü.
1996 yılında Kremlin
Sarayı Mülkiyet İdaresi Başkan Yardımcılığı'na atandı.
1997 ve
1998'de Devlet Başkanlığı İdaresi Başkanlığı ve Devlet Başkanlığı Denetim İdaresi Başkanı
olarak yaptı.
1998-1999
yıllarında, Rusya İç İstihbarat Servisi'nin başkanlığını yaparken, aynı
zamanda, Rusya Güvenlik Konseyi sekreterliği görevini yürüttü.
9-16 Ağustos
1999 tarihleri arasında başbakan yardımcısı ve başbakan vekilliği yaptı.
Ağustos'tan itibaren başbakan olarak görev yapmaya başladı.
Devlet
Başkanı Boris
Yeltsin'in 31 Aralık 1999'da istifa etmesinin
ardından, Anayasa gereği, üç ay içerisinde devlet başkanlığı seçimi yapılıncaya
kadar bu görevi vekâleten üstlendi.
Rusya'da
yapılan başkanlık seçimlerinde tanınmışlığı %2 olmasına rağmen %50'nin
üzerinde oy alarak, birinci turda devlet başkanı seçildi.
7
Mayıs 2008'de görev süresi dolarak yerini yeni devlet başkanı Medvedev'e bıraktı ve Rusya'nın başbakanı oldu.
4 Mart 2012'de 3. kez % 63,6 oyla Rusya
Federasyonu devlet başkanı seçildi.
Putin’in
başkan seçilişinin ardından, hızlı bir muhalif avına çıkıldı. Basın susturuldu,
hatta 7 Ekim doğum gününde, doğum günü hediyesi olarak muhalif gazeteci Anna Politkovskaya evinin önünde kurşunlanarak
öldürüldü.
Baskıcı
rejiminde gücü elinden hiç bırakmadı, kendi zenginlerini yarattı. Gerekli
gördüğünde Fabrika sahiplerini azarladı ve tehdit etti.
Muhalif iş
adamlarını “taraf olmayan bertaraf olur” sözü gereği sürgüne gönderdi.
2024 yılını
ülkesi için hedef noktası olarak işaret etti.
Tüm
dünyanın alışkın olduğu algı yönetimleriyle gündem
yarattı. Bunların sonradan kurgu olduğu ortaya çıksa da ona gerekli puanları
kazandırmaya devam etti.
Çok hızlı
adımlarla devletin zirvesine çıkan Putin’in siyasi kariyeri, belediye görevi ve
Başkan seçildikten sonraki ülkeyi yönetme şekli, bizlere yakından bir şeyler
hatırlatır gibi.
Son dönemde
dünyanın kilit noktalarında ki yöneticilerin, aynı karakterle sahip olması
tesadüf olmasa gerek. Bizleri yöneten insanların aynı karakterde olmaları,
baskı rejimi kurarak savaş naraları atmaları, acaba bu adamlar bir kurgunun
figüranları olabilir mi? Sorularını akla
getirmiyor mu?
Çünkü
hepsinde aynı olay; Belediye, derin devlet,
muhafazakâr bakış açısı, yolsuzluk, derin sözler, harcamalarda sınırsızlık,
kendisine tabii sonradan güçlendirilmiş iş adamı sürüsü, her yerde tek adamlık
imajının güçlendirilme çabası.
Bu liderler
ile dünya nereye götürülmek isteniyor?
BLOGGER YORUMLARI
FACEBOOK YORUMLARI