15 Mart
2011'de başlayan gösteriler, Nisan 2011 tarihinde tüm ülkeye yayıldı.
Gösteriler, Arap Baharı olarak bilinen, Orta Doğu'daki daha geniş bir protest
hareketin parçasıydı.
( Bu arada
ne tesadüftür ki son yıllarda çok baharlar gördük. Ne yazık ki sadece adları
bahardı gerisiyse kan ve şiddet. )
Göstericiler,
1971 yılından beri iktidarı elinde tutan Esad ailesinin son diktatörü Beşar
Esad’ın istifasını ve 1963 yılından beri ülkeyi idare eden Baas Partisi'nin
iktidarı bırakmasını talep etmekteydi.
Nisan 2011
tarihinde Suriye Ordusu başkaldırıyı bastırmak için görevlendirildi ve ülke
genelinde göstericiler üzerine ateş açılmaya başlandı. Aylarca süren askeri kuşatmaların ve baskınların
ardından gösteriler silahlı isyana dönüştü. Çoğunluğu sivil gönüllülerden
oluşan muhalif güçler, direnişe geçerek fiilen savaşın başlamasına neden oldu.
Kendinden,
kendi gibi ve hatta aynı dili konuşup aynı akrabalara sahip olan Arapların
Suriye’de ki bu savaşı bir milletin kendi kendini bitirme çabasından başka bir
şey değildir.
Beş yıldır
birbirini boğazlayan Esat ve Muhalif kanadın yaptıklarına bakarak İnsanoğlunun
ne kadar acımasız ve gaddar olabildiğine tanık olduğumuz bu savaş iki tarafa da
en ufak bir yarar sağlamamıştır.
İlginçtir
dünya genelinde ilgilenilmesi gereken bir sürü sorun varken, O günden bugüne
Dünya Devletlerinin gündemindeki ilk sırayı Suriye savaşı işgal eder olmuştur.
Mesele
Türkiye olunca dış mihraklar olan yabancı devletler, Suriye savaşını
körüklerken Türk ve Dünya basınında barış öncüleri olarak afişe edilmişlerdir.
Doğru her
yerde ve her şartta doğrudur değerli kardeşim. Yer ve mekâna göre değişkenlik
gösteren doğruya doğru denmez. Çıkar doğrusu denir. O halde Suriye savaşını
dışarıdan körükleyen tüm devletler dış mihraklardır ve yaptıkları şey kiralık
katil kiralamaktan farksızdır. Çıkarları uğruna 230.000 insanın ölümünü o yâda
bu şekilde destekleyen, muhalif kanadı silahlandıran veya Esat’ı destekleyen
devletler bu iki zıt kutbu kiralayarak birbirlerini öldürmeleri için tutmuştur.
Bu su götürmez bir gerçektir.
Esat’ı
destekleyen Rusya ve İran doğru bir tutum içindeler mi? veya Muhalif kanadı
destekleyen diğer devletler? Ayrıca onlara ne ki? Kendi ülkelerinde tüm
sorunları çözmüşler, Suriye’de ağlayan bir çocuğun feryatları kulaklarına
geldiği için mi bu savaşa dâhil olmuşlardır. Hiçbiri masum değil, savaş sonunda
ortaya çıkacak pastadan hepsi pay alma derdinde.
Katil
Diktatör Esat ve Katil Muhalif kanatta masum değil. Onlarda dış mihraklar kadar
kirli ve suçlular.
Taraf olanın
bu savaşta masum olmak gibi bir lüksü yok maalesef. Bu savaşın tek masumları
yerlerini yurtlarını ve dillerini geride bırakarak Avrupa, Türkiye yollarında
ölen binlerce mülteci, önce boğulup sonra ölüsü karaya vuran çocuklardır.
Silah ve
askeri yardımların kesilmemesi durumunda bu savaş yüzünden ölümler
şiddetlenerek artmaya devam edecektir. Ve bu savaşın çözüme kavuşma ihtimali
sağduyulu davranabilirlerse, Diktatör Esat ve Katil Muhalif kanadın ellerindedir.
İktidar,
koltuk ve para hırsları yüzünden, yaratanın en kıymetli varlık olarak yarattığı
insanın, yaşama hakkını hunharca ellerinden alan bu kirli insanların soylarının
tükenmesi ümidiyle.
BLOGGER YORUMLARI
FACEBOOK YORUMLARI